Çok Değerli dostlarım ve okurlar… 26.11.2016 tarihinde oğlumun yapılan düğün töreninde, katılımın yüksek olması ve düğünün güzel geçmesi beni fazlası ile memnun etti. Buradan gerek Kırklareli’den kına gecesine İstanbul’dan katılan guruba ve gerekse oğlumun düğün töreninden beni yalnız bırakmayan tüm eş, dost, akraba ve komşularıma sonsuz teşekkür ediyorum. Bu mutlu günde, beni yalnız bırakmamaların bana gösterdikleri içtenlikleri, duruşları ve yaklaşımları beni fazlası ile mutlu ve huzurlu kıldı. Bu sebepten dolayı bütün katılımcılara şükranlarımı sunarım. Düğün davetiyelerimi alıp gelmeyen ve mazeretleri bulunan dostlarıma da sevgilerimi ve saygılarımı huzurlarınızdan arz ediyorum. Diğer bir taraftan da, mazeretleri olmadığı halde, beni yalnız bırakan sayıları bir elin parmakları kadar sayılı olanlara da teessüflerimi sunuyorum. Ben bu düğünde ve bir önceki iki kızımın düğününde, beni yalnız bırakanlara şunu demek istiyorum. Ben size teessüflerimi sunarken ve ayrıca da size sonsuz teşekkür ederken, sizler bana bir hayat dersini verdiniz. Çünkü ben sizleri hiçbir zaman gerek dar gününüzden ve gerekse geniş gününüzden yalnız bırakmadığım gibi, saygı sevgi hususundan da kusur etmedim. Bu benim kazanımım sizin kaybınız oldu. Onun için gerçek yüzünüzü görmek bana hayatın en güzel dersini verdi. Katılan dostlarıma ve mazeretleri olup katılamayan dostlarıma gelince, sizlerle her zaman övündüm, gurur duydum, sevgim ve saygımla yanınızdan yer almaya ömrüm yetinceye kadar devam edeceğim. Yeri gelmiş iken duygularımı ifade eden, çok değer verdiğim ve rahmetle andığım Vedat AYDIN dan bir alıntı ile makalemi bitirmek istedim. “Bilinç Işıklarını yakmak” “İçinden geçmekte olduğumuz zamanın ruhunu anlamak için bilinç ışıklarımızı yakmamız gerekmektedir. Bize bahşedilen aklı nasıl kullandığımız bu ışığın aydınlığı ile doğrudan ilgilidir. Bilinç ışıklarını kişisel çıkarlarımız için aydınlatırsak, gözümüzü kamaştıracak kadar ışıltılı bir dünya büyüsüne kapılıp uzakları görmekten mahrum kalmamız mukadder hale gelebilir. Işığı, yollarımıza döşenmiş dikenli, engebeli yolları aşmak için yakarsak, attığımız adımların iyi niyetle ve insanlığın hayrına atılmış adımlar olarak değer kazanır. Aksi taktirde kendi çıkarımız için yaktığımız ışığın sadece göreceli olarak kendi önümüzü aydınlattığını unutup derin yanılgılar yaşarız. Günümüzde ferdin yetişme tarzı, hayatı algılama biçimi, onu bireysel tutkularının esiri haline getirmiş, hırs ve tamah ile gözleri kararmıştır.” Değerli dostlar ve sevgili okurlarım; Yukarıdaki anlamlı yazıda belirtilmek istenen anlatım çok açık ve net anlatımdır. Benim için toplum, değersel faktörde en önemli faktör özelliğini taşır. Bu faktörü yok sayan zihniyet veya kör cehalet toplumla tam bağdaşmamış, kişisel çıkarlarla kendini farklı bir kulvarda görmüş ve o yolda devamlılığını saymış ve kişisel çıkarlarına esir olmuş kişi veya kişiler olarak görürüm. Bu da onların kayıp ve kazanımlarıdır. Sonuç: Aklını ve vicdanını nefsinin emrine verdiğini unutanlardan insanlığın önünü aydınlatılmasını beklemek beyhude bir bekleyiştir. Diğer bir taraftan kendini topluma adammış ve toplumun her konumuma öncülük etmiş insanlar ise öncülükleri ile toplumun önderleri olarak görülmüşlerdir. Bu kazanımlar her seferlerinden önlerine çıkmış ve kayıplar konusundan da asla sıkıntı yaşamamışlardır. Taktir sizin Burhan KAYA 28.11.2016
Şerife türker 0
14.Ağustos.2018, 09:24Her zaman toplumsal değerleri ,sevgi ve hoşgörüyü öne çıkaran yazılarınızı takip ediyor ve sizi kutluyorum.Kaleminize gönlünüze sağlık.