Ceren Anadolu’da halk dilinde “Ceylan” demektir. Ceren güzel, cesur ama üzerinde su içmeye inen ceylan ürkekliği ile öyle mahzun yürüyor. Bastığı toprakları tanıyor. Karanlık ölüm hali çevresinde dolanırken sokağa da iniyor karanlık. İnancı sevgi üzerine kurulu, sevginin olduğu yerde korku olmaz, sevginin koynunda her can güvendedir. Ama bir sevgisizliktir almış ülkeyi gidiyor. Her gün bir intihar, cinayet, cinnet, taciz, tecavüz haberi eksik olmuyor. Doğası gereği ruhu çok açık, her kötülük gelip canına değiyor. Acıyan ne de çok yeri varmış. Rengi, inancı, kadınlığı makbul değil hani çocukluğu da makbul değildi. Tembihlenmişti kendini açık etme diye. Ama en çok ismini severdi. Ne güzel düşünmüştü ismi veren, isminin narinliği idi belki de balerin olmasını sağlayan. Herkes ismini anlayabilir miydi ya da herkes ismine yakışır mıydı ya da ismi gibi mi yaşardı insan. Can ismine mi doğardı? Ne çok soru oldu birden kafasında. Sonrasında ders verdiği çocuklar geldi aklına nede güzellerdi. Bale insanın bedenini keşfetmesi için ne muazzam bir sanattı. Bedeninin her zerresini ruhuna işlemek, nakış işlermiş ceylanın esnekliğinde, kelebek kıvraklığında ve rengarenk. Turna Semahı geldi ruhunun bir tarafında Çark-ı Pervaza durdu. Aşık olan halleri düştü canının her yanına ne güzeldi Turnanın kuru eşitine Çark-ı Pervaz olması ne güzeldi. Sokak karanlıktı ruhu ise capcanlı, üzülmüştü bugün çocuklardan biri kötü bir rüya görmüş hıçkıra hıçkıra anlatmıştı göğsüne başını koyarak. Öğretmenine kötü bir şey olmasından korkuyordu. Ceren ise teselli etmeye çalışırken tüm korkuları ile yüzleşmiş.
Ölümü geçirmişti aklından, öptü gözlerinden öğrencisinin.
korkma ben bir yere gitmeyeceğim. Hem sizi bırakıp nereye giderim. Daha çok dans edeceğiz birlikte, sizleri dünyanın en iyi balerinleri olarak görmek istiyorum.”Evine giden yolu çok severdi. Biraz herkes gibi bilinmek insanı rahatlatır. Bazende tedirgin eder. Bilinen makbul değil ise, makbul değildi sanki, zaman başka türlü işlemeye başlamıştı sokaklarında Ordu’nun herkes daha bir içine kapanmış, daha bir kem görünüyordu gözüne. Bir ara tam yanından bir kedi havaya sıçradı.Ürktü. Bir gölgenin kendini takip ettiğini sandı, döner gibi oldu. Sonra evin kapısında olduğunu fark edince önemsemedi. Fakat karanlık ruh arkasından takipteydi. Zili çaldı. Kedi uzaktan ona bakıyordu. Sokak sessiz ve kimsesiz içine bir ürperti geldi.
Yukarıdan ablası seslendi.
Anahtarı atıyorum al.Tamam diyen baş hareketiyle onayladı ablasını. Anahtarı yakalamaya çalıştı fakat başaramadı. Şıngırdama sesiyle nereye düştüğünü anlamaya çalıştı. Eğilip aldı anahtarı yerden. Anahtar nede kıymetli bir araçtı. İnsanı yuvasına, hanesinin güvenli sıcaklığına, sevginin kapısını aralayan. Onlarca anının şahidi anahtar. Aldı eline kapıya yöneldi. Anahtarı tam yuvasına koyarken üzerine gelen birşey farketti ama çok geçti. Karnında sert bir ağrı ile çığlık attı. Can havli ile kendisini korumaya çalıştı. Ama ayakları boşalıyordu. Tutunamıyordu. Başı kapişonlu çirkin bir surat gördü karşısında neden diye bakan gözlerle bu karanlık surata bakakaldı. Ablasının çığlıkları sonra ve karardı karanlıkta her şey.
Ceren evinin önünde ihmaller, belki de kayırmalar silsilesi içerisinde daha önce 14 yaşında bir çocuğu katletmiş. Sonra firari gezmiş. Her köşebaşı kamera ile donatılan olağanüstü hal ortamında, silahını nasıl kullanacağını bilen bir caninin kurbanı oldu. Hakk söyleyeni saniyede derdest eden kolluk caniyi bulamıyor nedense. Hemde elini kolunu sallayarak gezerken. Adım başı GBT yapılan ülkemde firari bir caniye denk gelmiyor. İnsanlar 65’inde, 70’inde hastanede kelepçe altında can verirken. Bir cani, tacizci, tecavüzcü rahatlıkla gezebiliyor. Ayşe Tuba Arslan 23 defa suç duyurusunda bulunmasına rağmen takipsizlik kararı verenler ölümünü bekledi. Aynı zihin bu caniyide cesaretlendirdi.
Ceren’in cenazesinde Piri bir dua veremedi. Cemevinde erkeğin öldürdüğünü erkek kaldırdı. Hanenin Ocak Piri ile konuştum. Tek cümlesi oldu “Karadeniz de Alevi Olmak Zor”. Ceren can carına yetişemedik, sana Xızır olamadık affını diliyoruz. Ceren ceylan ürkekliğinde karanlık zihne kurban gitti. Ceren’den sonra her Ordu’lu anne ve baba doğacak kızlarına Ceren ismini vermelidir. Sanatın, balenin, özgür çocukların yaşayacağı özgür bir toplum için canlar bu dönem evlatlarına Ceren ismini vermelidir. Benimde sözüm olsun bir kızım doğar ise adını Ceren koyacağım. Devrin Daim Olsun Ceren. Yerin Ana Fatma Dergahı Olsun. Hakk Hayallerini Gerçek Etme Gücü Versin. Ailene Sabır Diliyorum… Aşk ile…
Kaynak : Hüseyin FELEKOĞLU
Alıntı