Elbet bir bildiği var bu çocukların, kolay değil öyle genç ölmek, yeşil bir yaprak gibi yüreği koparıp ateşe atmak, Dünden beri yaşadığım anların, gördüklerimin, duyduklarımın gerçek mi, hayal mi olduğu ayrımına varamadım bir türlü. Görüp duyduklarıma inanamadım. Toz konduramadım. Toz kondurulacak gibi değil ki.. Kıyamıyorum ki… O kadar güzeller ki… Gerçek olması mümkün olmasın. Mümkün olmasın..Ama bu sabah bir kez daha resimlerini gördüm.. Kalbim durdu, nefes alamadım…Öyle güzeller ki… Resimlerine gülüşlerini, gülüşlerine de tüm dünyayı, dünyanın tüm güzelliklerini sığdırmışlar sanki.. Siz de bir daha bakın bu resme.. Bu resimde dayanışmanın, yoldaşlığın, arkadaşlığın tüm sıcaklığını, özgürlüğe, barışa, devrime ve bir kenti yeniden kurmaya olan inanmışlığı göreceksiniz. Bu resimde Hatice Ezgi Saadet, Duygu Tuna, Ece Dinç, Evrim Deniz Erol, Uğur Özkan, Okan Pirinç, Alper Sapan, Süleyman Aksu, Yunus Emre Can, Ferdane Kılıç, Narten Kılıç, Koray Çapoğlu, Ayda Ezgi Salcı’yı, Kasım Deprem, Alican Vural, Mehmet Ali Barutçu, Cemil Yıldız,, Veysel Özdemir, Cebrail Günebakan, Mücahit Erol ve Nazegül Poyrazı göreceksiniz. Ve isimlerini yazamadığım birçok cevherimizi. Bu gençler, emperyalizmin ve onun yarattığı, Ortadoğu’ya saldığı insan kılıklı katil mahlukların yerle bir ettiği bir kenti yeniden kurmaya gidiyorlardı. Bu gençler, yıllardır savaşın gölgesinde, bombaların, napalmların, kurşunların, ölümün soğukluğu altında çocukluklarını yaşayamayan; annelerini, babalarını, kardeşlerini ve arkadaşlarını yitirmiş çocuklar için oyuncaklar, çocuklar için oyun parkları, okul, kütüphane, müzik atölyeleri, kültür merkezi yapmak için yola çıkmışlardı.. Bu gençler, insanlar ve de bebekler hastalıklardan ölmesin diye hastaneler, kreşle, klinikler yapmak için gidiyorlardı.. Bu gençler taş taş üstünde bırakılmamış, adeta harabeye dönmüş Kobane’lilere yeni evler kurmak, yanmış yakılmış bir şehri ve hayatı yeşertmek için gidiyorlardı.. Bu gençler oraya Kobane’nin ve Rojava’nın özgürlüğü için daha önce oralara enternasyonal dayanışma için gidip silah elde toprağa düşmüş nice gencin adını yaşatacak bir Hatıra Ormanı için gidiyorlardı.. Kimisi doktor, kimisi sosyolog, psikolog, hukukçuydular.. Haksız savaşlara karşı ölümü göze alan cesur birer barış sevdalısıydılar.İnsan katillerine inat, onlar insan sevgisiyle doluydular..Sevgi dolu, birbirlerine, hayata ve insanlığa sevdalı ve umut doluydular…Arkadaşlarımız, yoldaşlarımız, kardeşlerimizdiler.. Suruç’ta yaralı kurtulan Dersim Roştiya Asme LGBTİ’den Loren Elva: “Kobane’ye yıkılan umutları yeşertmeye gidecektik. Ne istediniz bizden? diye soruyor ve “İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın” diyor. Ve TC devleti, daha önce Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Madımak, Gazi, Roboski, Reyhanlı, Gezi, Amed’de askeri, jitem’i, kontr-gerillası, özel kuvvetleri, polisiyle yaptığı katliamları, şimdi de yıllardır, siyasal, sosyal, ekonomik, askeri ve lojistik açıdan beslediğiğ, koruduğu Işid, El Nüsra, ÖSO ve El Kaide ile birlikte Suruç’ta gerçekleştirdi. Tarih tüm yaşananların tanığıdır. Ve tarihin elbet söyleyecek bir sözü vardır. Katiller tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklar ve er geç yok olup gideceklerdir. Ancak Suruç’ta, yurdumuzda ve dünyanın değişik yerlerinde özgürlüğe, eşitliğe, adalete, barışa ve kardeşliğe sevdalılar tarih var oldukça yüreklerde yaşayacaklardır.. Hele Suruç’takiler bir başka güzeller…O kadar güzeller ki… Bir can dostum Suruç’ta yaralanıp Malatya’ya hastaneye kaldırılan yaralı genç Caner ile telefonda konuşturmak istedi beni.. Kıyamadım.. Geçmiş olsun diyemedim. Çünkü Caner diğer arkadaşlarını soruyormuş herkese. Ne diyecektim ki Caner’e? Diyeceğim şu ki, Loren Elva’nın dediği gibi “iyi değilim, iyi olmayacağım, siz de iyi olmayın” diyor ve yitirdiklerimizi ve yaşayan tüm gençlerimizi de ayrı ayrı alınlarından, yüreklerinden öpüyorum. Erdal YILDIRIM21 Temmuz 2015