22.12.2024 Tarih ve saat 12 de başlayan “Bir Kimlik Mücadelesi Türkmen eli Dünü Bugünü” programı Bornova Zekerya DOĞAN Kültür Evi’nden yapıldı.
Alpagu Derneği, Mukavimler Derneği ve Zekerya DOĞAN’ın işbirliği ile organize edilen “Bir Kimlik Mücadelesi Türkmen eli Dünü Bugünü” toplantısı, büyük bir katılımın sağlandığı Bornova Zekerya DOĞAN Kültür Evi’nden yapıldı.
Toplantıya konuşmacılar olarak, Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan GÖKSU, Gazeteci Reşat SALİHİ(Gazeteci) ve Mustafa Kemal YILMAZ (Gazeteci) katıldılar.
Toplantı Prof. Dr. Erkan GÖKSU’nun konuşması ile başladı.
GÖKSU; Toplantının ana teması olan” Bir Kimlik Mücadelesi Türkmen eli Dünü Bugünü” önemi üzerine konuşmasını Bağdat’ın önemine dikkat çekerek çok önemli konulardan bahsetti. Daha sonra konuşmasına “Zühre YILDIZ ın hikâyesi ile devam etti.
Prof. Dr. Erkan GÖKSU ;”Tarih boyunca insanı büyülemiş olan bu cisimler; neredeyse her halkın mitlerine, inanışlarına ve edebiyatlarında yer almış ve onları etkilemiştir. Bu cisimlerden birisi de Zühre Yıldızı’dır. Aslında hepimizin bildiği Venüs gezegeni ve Çoban Yıldızı’da Zühre’nin diğer adlarıdır. Harut ile Marut, Allah’ın iki sevgili meleğidir. Babil’de yoldan çıkmış insanoğlunun işlediği günahlardan yaka silken melekler; Allah’ın huzuruna çıkıp insanları şikâyet etmişler, yüce Tanrı’nın insanları cezalandırmasını istemişler. Yeryüzünde insanoğlunun yaptığı kötülüklere, bu kadar acımasız olmalarına bir mana verememişler. Oysa Allah onları yeryüzüne gönderse bütün kötülüklere son vereceklerini düşünüyorlarmış. Bu taleple Rabb’in huzuruna çıkmışlar ve Allah onlara demiş ki:
“İnsanlardaki nefsani hisler ve şehvet sizde olsaydı, sizler daha kötüsünü yapardınız. Sizi melek yapan şey, kalbinizde şehvetin olmamasıdır.” Bu sözlere iki melek de itiraz etmiş. “Haşa Allah’ım, biz olsak günah işlemezdik…” hikâyesi ile konuşmasına devam etti.
HALLACI MANSUR …
Prof. Dr. Erkan GÖKSU, Hallacı Mansur ve Babil Kentin hikâyelerini, Fetih ve Cihat kelimelerin asıl hangi anlama geldiğini anlatarak, Emevilerin, Sait Bin Osman’ın nasıl Buhara’ya geçtiğinin hikâyesinden bahsederken, Abbasilerden sonra, Türklerin Müslümanlığı hangi dönemden kabul ettiğini ve Türklerin temelini oluşturan Selçuklardan söz ederek konuşmasını sürdürdü.
GÖKSU; “Büyük Selçuklu Devletin Hâkimiyeti ile Türkmen Beylikleri kurulmaya başladı. Selçukluların iç çekişmeleri ve dışardan gelen güçlere karşı zayıf düşmesi ile küçük Türkmen Beylikleri kurulmaya başladı, ancak kurulan bu beyliklerin dağınık oluşu, birlik ve beraberlik konusundaki düşüncelerin aynı olması onların dağılmasına sebep olmuştur”. Dedi.
TÜRKMENLER OSMANLI TÜCCAR VE MEMURLARIN TORUNLARIDIR.
Çeşitli hikayelerden bahseden Göksu; “Türkmen adının nasıl ortaya çıktığını ; Son dönem Türk bilginlerinden Hüseyin Hüsameddin'e göre Türkmen adındaki "men" Türkçe büyüklük eki olup, Türkmen "büyük Türk" anlamına gelmekte, Necip Asım'a göre ise Türkmen kelimesi, Türk ile adam manasına gelen man' dan meydana gelmiştir ve "Türk eri" tabirinin tercümesidir. Irak Türkmenleri; Irak'a Türk göçü 7. yüzyılda, ardından 1055 yılında Büyük Selçuklu'nun bölgedeki fethiyle başlarken, bugün Irak Türkmenlerinin çoğu, 1535-1919 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimi sırasında Anadolu'dan Irak'a getirilen Osmanlı askerlerinin, tüccarlarının ve memurlarının torunlarıdır. Sözlerine ekledi.
Toplantıya katılan katılımcılara konuşmacısı olarak Gazeteci Reşat SALİHİ oldu.
TÜRKMENLERİN TÜRKİYE DEN KOPARILDI YILLAR
Salihi; Bin yıldan beri Irak'ta varlık gösteren Türkmenler, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'den koparılmışlar ve İngiliz mandası olarak ihdas edilen Irak Devleti'nin vatandaşları olmuşlardır. Irak'ın kuzeybatısından güneydoğusuna, Bağdat yakınlarına kadar uzanan geniş bir coğrafi sahada yaşayan Türkmenlerin en önemli yerleşim merkezleri, Musul'un batısındaki Telafer ilçesi ve çevresindeki Türkmen köyleri, Musul ve çevresindeki Türkmen köyleri.., Ve Erbil, Altunköprü, Türkmenlerin en büyük kültür merkezi ve kalbi olan Kerkük, Tazehurmatı, Tavuk, Tuzhurmatı, Bayat köyleri, Kifri, Hanekîn, Karatepe ve Mendeli'dir.
IRAK TÜRKMENLERİ YETİM KALDI
Gazeteci Reşat SALİHİ; “Konuşmasına Iraktaki Türkmenlerin hikâyesinden başlayarak, Irak Türkmenlerin 10 Kasım 1938 Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra yetim kaldıklarını ve onlara Türkiye den kimsenin sahip çıkmadıklarından bahsetti. Bu “Yetim Kalma Hikâyesi” Iraktaki Bir Türkmen Horatının 11 Kasım 1938 tarihinde Türkiye ye bir mektup yazarak başlar. Bu mektuptan sonra Türkiye Irakta ki Türkmen vatandaşlarına sahip çıksa da bu sahiplenme hep yüzeysel kalır. 1924, 1939, 1946 Türkmenler, çeşitli yönetimler tarafından zaman zaman soykırımlarına maruz kalmışlardır. Bu süreç 14 Temmuz 1959 Irak Cumhuriyetin kurulması ile Türkmenlere karşı katliamlar daha da hızlandı.
TÜRKMENLERE KARŞI YAPILAN KATLİAMLAR
14 Temmuz 1959 günü, saat 19.00'da başlayan resmigeçidin ön sıralarında yer alan kişiler arasında Belediye Başkanı Maruf Berzenci ve yandaş gençler, turancılık ve faşistlikle suçladıkları Türkler aleyhine çeşitli sloganlar atarak, saat 19. civarında ilk silah sesleri duyulmaya başlar. Türkler yer yer saldırıya uğrayarak, Türklerin oturduğu 14 Temmuz Kahvesi'nin sahibi Osman Hıdır, atılan kurşunlarla şehit edilir. Bu süreç Saddam Hüseyin’in zamanından da devam etmiştir. Nüfus oranları ile Irak'ın üçüncü unsuru olan Türkmen toplumu, özellikle dikta yönetiminin acımasız uygulamaları karşısında yıllarca dayanmaya çalışmışlardır. Türkmenlerin evleri, tarım arazileri ellerinden alınmış, ticarî faaliyetleri kısıtlanmıştır. Dedi.
Toplantı Mustafa Kemal Yılmazın konuşması ile devam etti.